ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey
Türkiye’yi ziyaret etti. Ve bizim Genelkurmay Başkanımız ile bir görüşme yaptı.
Bu görüşmenin ayrıntısını milliyet gazetesi şöyle açıkladı. Bizim genelkurmay
başkanı ABD’nin PKK ya karşı istihbarat paylaşımını günlük 18 saatten kesintisiz
24 saate çıkarmasını ve incirlik hava üssündeki insansız hava araçlarının
kullanılmasını istedi. ABD genelkurmay başkanı da Türkiye'ye 'Afganistan'da
Taliban'la siz savaşın. El Kaide'siz Suriye için devreye girin' teklifini
sundu.
Şimdi ilk bakışta al gülüm ver gülüm bir durum söz konusu
gibi gözüküyor değil mi?. Ama değil.
Çünkü önce şu soruların sorulması gerekiyor. Biz ne
istiyoruz? Neden istiyoruz? Kimden istiyoruz?
İlk sorumuzun cevabı. Biz istihbarat istiyoruz. Çünkü çok
ciddi sayıda saldırıya maruz kalıyoruz. Ve neredeyse savaş halinde gibiyiz.
Artık saldırılar terör saldırısı olmaktan çıktı. PKK cephe savaşı yapıyor. Vur
kaç yapmıyor artık. Bu yaşadığımız terör değil önce bunu anlayalım. Bu adamlar
bu cesareti nereden alıyor? Çok mu açıldık acep ne dersiniz??
İsrail 2 askeri kaçırıldı diye 1000 den fazla kişiyi
katletti hatırlayanlar bilir. Şimdi dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun
bir tane İsrail askerini bırakın öldürmeyi zarar verebilir misiniz?
Yapamazsınız. Neden? Çünkü bilirsiniz ki nerede olursanız olun bu adamlar sizi
bulur ve intikamını alır.
Biz gene konumuza dönelim. Ne demiştik? Biz istihbarat
istiyoruz. O zaman ikinci sorumuza geçelim.
Neden istihbarat istiyoruz? Çünkü biz istihbarat
toplayamıyoruz. PKK nın bitme noktasına geldiği 2000’li yılların başında askeri
başarılar ileri düzeydeydi. Neden? Çünkü inanılmaz bir istihbarat akışı vardı.
Heronlar filan yoktu. Terör saldırılarında heronlar gibi insansız hava araçları
değil, insana dayalı istihbarat önemli rol oynar. Ülkeler arası savaş
yapmıyorsunuz ki. Karşında binlerce kişilik ordu yok ki havadan fotoğraflar
çekip bunları değerlendir. Adam gece terörist askere silah sıkıyor, gidip bir
yerlere mayın döşüyor. Sabah o askerleri evinde misafir edip çay içiriyor. Bunu
heronlar nasıl tespit edecek? Asıl sıkıntı burada. Anlaşılmayan taraf bu.
Sen gidip bu insansız hava araçları için okyanus ötesine
birçok taviz veriyorsun. Neden? Bu acziyet değil de nedir? Sen Nato’nun en
güçlü ordularından biriyim diyeceksin, sonra da burnunun dibinden istihbarat
alamayacak aynı zamanda da 10.000 km ötedeki bir ülkeden yardım dileneceksin
bana istihbarat sağla diye. Bunun adı nedir? Bunun tanımı nedir?
Bunca saldırıya maruz kalıyor Türk Askeri. Onlarca şehit
veriyoruz.
Ve hiç soruyor muyuz bu ülkenin Milli istihbarat birimi
ne iş yapar? Görevleri nelerdir? Hep askere yükleniyoruz. Hiç Milli İstihbarat
Teşkilatı’nın adı geçiyor mu eleştirilenler arasında? Bu saldırılar yapılırken
teröristlerin istihbaratı nereden aldığı sorgulanıyor mu?
Gelelim üçüncü soruya. İstihbaratı kimden istiyoruz?
ABD’den ve İsrail’den. Bu ülkelerin PKK yı direkt olarak desteklediği, silah,
mühimmat ve lojistik sağladığını artık ilkokul çocukları bile biliyor.
Teröristlerin bu ülkeler tarafından eğitildiği de gayet net bilinen bir gerçek.
Şimdi en başa dönelim. Bizim genelkurmay başkanı ne
istemişti ABD genelkurmay başkanından. “İstihbarat paylaşımının 24 saate
çıkarılmasını ve insansız hava araçlarının kullanılmasını.”
Şimdi bu durum karşısında bizim ne düşünmemiz gerekiyor?
Ömer TAMDOĞAN
