Ülkemizin en büyük sorunu ne terördür, ne hayat pahalılığı...
Liyakat sorunudur.!!!
Osmanlının son üç yüz senesine baktığınızda yıkılmasının bir çok
sebebini görebiliriz ama en önemlilerinden biri belki de buydu..
İşi ehline vermemek.
Nisa Suresi 58.Ayet’te “Emanetleri ehline veriniz ve insanlar arasında
hükmettiğiniz vakit adaletle hükmedin…” der.
Yani işi ehline veriniz.
İşgal ettiğiniz ya da sorumlu olduğunuz koltuk, mevki neyse, orada
otururken iş yaptıracaklarınızı, o işin gereklerini yerine getirebilecek,
HAKKINI verecek kişilerden seçiniz der. Bir işi yaptıracaksanız o işi en iyi
yapabilecek kimse ona veriniz der.
Ben birileri bir mevkiye geldiğinde kendi kadrosunu kurmasına ya da
tanıdıklarına öncelik tanımasına karşı da değilim velev ki o kişiler işin ehli
olsun.
Fakat işin ehli olmak demek sadece yaptığın işin teferruatlarını bilmekle
sınırlanmaz.
Eğer bir mevki işgal ediyorsan, o mevkinin adabını da sindirmiş olman
gerekir.
Şimdi bizim Maliye’mizi emanet ettiğimiz İngiliz vatandaşı Mehmet Şimşek,
akaryakıta yapılan zamları soran muhabire “bisiklete binin, bisiklete..!” dediğinde
aklıma bu liyakat ve adap konusu geldi. Daha önce de zamlar sorulduğunda
kendisine “onlar zam değil, güncelleme!!!” demişti.
Atatürk Orman Çiftliğinde Başbakanlık konutu için 3000 ağaç kesiliyor çıt
yok. Ama bizim Orman ve Su işleri bakanımız 25 fidanımız
Afyonkarahisarda cephanelik patlamasında şehit olunca beyanat verebiliyor:"Pakistan ve Hindistan'da da
böyle patlamalar oluyor!!!"
Aslında bundan sonra orman yangınlarında da Genel Kurmay Başkanlığı Genel
Sekreteri açıklama yapmalı. “TSK olarak ciğerimiz yandı!!! Ağaçları yakan
elleri şiddetle kınıyoruz…”
2005 senesinde intihal yaptığı gerekçesiyle YÖK tarafından öğretim
üyeliğinde çıkarılmış ve temyiz istemi Danıştay tarafından reddedilmiş Milli
Eğitim Bakanı “Ben öğretmen olmak isteyenleri Eminönü camisinin önünde bekleyen
güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri önlerine yem atsınlar. Allahtan
çocuklarım memur olmadı” diyebiliyor.
Yine aynı bakan : “Çocuklar arapça kuran
okumayı öğrenecek ama anlamayacak” gibi bir cümle kurabiliyor.” Ama bilmiyor ki
Zuhruf Suresi’nde: 2–3 “Apaçık Kitap’a andolsun ki biz, anlayıp
düşünmeniz için onu Arapça bir Kur’an kıldık.” yazar.
Ya da bir başbakan yardımcısı : “şeyini şey ettiğimin şeyi” der.
Bir diğeri: “ Birkaç Mehmet şehit oldu diye meclisi toplayamayız” der. Ama
kendi maaşlarına zam yapılacaksa iki elleri kan da olsa koşar gelirler.
Örnekleri çoğaltmak tabi ki kolay. Uzatmanın bir faydası da yok.
Okuyan biliyor, gören biliyor…
Demek ki işi ehline vermek önemliymiş.
Ama o ehliyete sahip kişide aynı zamanda işgal ettiği makamın adabı da
olmalıymış…
Ömer TAMDOĞAN