2 Aralık 2012 Pazar

Başbakanlık Binasında Silah Sesleri ve Hasan bin Sabbah'ın bir hikayesi...



Geçenlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bütün korumalarını değiştirdi. Çünkü çalışma ofisinde dinleme cihazları bulundu.
Korumalar değiştikten sonra 6 Kasım’da Rize nüfusuna kayıtlı hatta Başbakan’ı çok sevdiğini söyleyen Nuri Başkapan, Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken güvenlik çemberini aşarak (!!) Başbakanlık Merkez Binası’nın kapısında Tayyip Erdoğan’la görüşmek istediğini söyledi. Olumsuz yanıt alınca da kuru sıkı silahını çekip 3 el havaya ateş etti.
Bazı gazetecilerin twitter’da attığı mesajlar, şahsın Başbakanın 10 metre uzağında bunu yaptığıydı. (http://www.aksam.com.tr/belinde-silahiyla-basbakanlika-girdi--147873h.html)
Sonra olay tamamen kapandı. Hiçbir gazete bir daha da yazmadı konuyu. Bu Nuri Başkapan denen adam kimdir? Geçmişi nedir? Neden böyle bir şey yaptı? Birileri mi yaptırdı? Vs.
Bu olayı ilk okuduğumda aklıma 11. yüzyılda yaşamış, tarihe organize terör örgütü kavramını hediye etmiş, yaptırdığı suikastlar ile nam salmış Hasan bin Sabbah’ın bir hikayesi geldi.
Hasan Sabbah yalçın bir dağın tepesindeki bir adam. Kartal yuvası bir kalede oturuyor. Alamut kalesinde. Krallıkları deviren, dehşet saçan bir adam. Zamanın Selçuklu Sultanı Selahattin Hasan Sabbah’ın peşine kelle avcılarını göndermiş. Hasan Sabbah’ın kellesini istemiş. Gel zaman git zaman Hasan Sabbah’ın elçisi Sultana gitmiş saraya.
Elçi gelmiş ve “Sultana bir lafımız olacak” demiş
Sultan; “Buyur söyle” demiş.
Elçi bakmış şöyle, “Bu kalabalık olmaz” demiş.
Sultan kalabalığı göndermiş.
Elçi; “bu korumalar da gitsin lafım sana” demiş.
Sultan iyice merak etmiş ve korumaları da göndermiş.
O zaman elçi sultanın yanındaki iki kölemen korumaya bakmış.
Demiş ki “Onları da gönder.”
Sultan; “Onları göndermem, onlar benim oğullarım, en çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz. Hadi söyle yahut ta git” Demiş.
Elçi; o iki kölemen korumaya dönmüş demiş ki.
“Size kılıçlarınız çekin ve hükümdara kıyın desem ne yaparsınız?”
İki adam tereddüt bile etmemiş, “Emrin olur” demişler.
Bunun üzerine elçi arkasına bile bakmadan çekip gitmiş.
Ertesi gün Sultan Selahattin Hasan Sabbah’ın peşine gönderdiği kelle avcılarını geri çağırmış.
                                                                             Ömer TAMDOĞAN




Aforizmalarım – Kısa Cümlelerin Uzun Yankıları - I "Hareketsiz duran her şey çürür, kokuşur.  Cevapların harap ülkesinde anlam, ne kada...