Herkes Acısını Kendi İç Mimarisinin Diliyle Yaşar
- ayrılıkta gözyaşı üzerine küçük bir deneme -
Bir ayrılık yaşandığında ağlamak ya da ağlamamak sevmenin derinliğini ölçen bir kriter olamaz.
Herkesin içsel mimarisi farklıdır.
Gözyaşı da duyguların dışa vurum biçimlerinden biridir. Kimi gözyaşıyla rahatlar, kimi sessizlikle çöker, kimi dışarıdan yıkılmaz kale gibi görünür ama içi yerle yeksan olmuştur.
Gözyaşını göstermek bir duygu yoğunluğudur ama göstermemek bu duygunun yokluğu değildir. Ve bazen duyguyu dışa vurmamak onu daha içten, daha yoğun yaşadığın anlamına gelir.
Bu da bir güç gösterimi değil; bir tarz, bir yol meselesidir. İnsanların hisleri kendine özgüdür.
Sevgi gibi yas da kişiseldir.
Maalesef kalbin yükünü gözden düşen bir damla suyla ölçmeye çalışıyoruz hala.
"Gözlerimden yaş dökülmedi ama kalbimin yarısını ona ayırmıştım ben. Gittiğinde sadece onun bedeni gitmedi; içimden o kadar çok şeyler eksildi ki." diyebilir insan.
Ağlamak, ayrılık sonrası sevmenin derinliğinin ya da büyüklüğünün kriteri değildir her zaman.
Bazılarımız gözyaşını dışarı döker bazılarımız ise içine akıtır. Ve bazen içe dökülen gözyaşı çok daha ağır gelir insana.
Çünkü onun şahitleri yoktur.
Hiçbir mendille silinmez ve hiçbir omuza yaslanmaz.
Kendi içine çöker, orada kök salar.
Belki bir gün şarkı olur bir satır da dökülür.
Belki bir gün şiir olur, bu şekilde dışarı akar.
Sevmenin kanıtı sadece gözyaşı değildir ki.
Giden birinin ardından, kalanın içini sızlatan anıların varlığıdır.
Herkesin içsel mimarisi farklıdır.
Gözyaşı da duyguların dışa vurum biçimlerinden biridir. Kimi gözyaşıyla rahatlar, kimi sessizlikle çöker, kimi dışarıdan yıkılmaz kale gibi görünür ama içi yerle yeksan olmuştur.
Gözyaşını göstermek bir duygu yoğunluğudur ama göstermemek bu duygunun yokluğu değildir. Ve bazen duyguyu dışa vurmamak onu daha içten, daha yoğun yaşadığın anlamına gelir.
Bu da bir güç gösterimi değil; bir tarz, bir yol meselesidir. İnsanların hisleri kendine özgüdür.
Sevgi gibi yas da kişiseldir.
Maalesef kalbin yükünü gözden düşen bir damla suyla ölçmeye çalışıyoruz hala.
"Gözlerimden yaş dökülmedi ama kalbimin yarısını ona ayırmıştım ben. Gittiğinde sadece onun bedeni gitmedi; içimden o kadar çok şeyler eksildi ki." diyebilir insan.
Ağlamak, ayrılık sonrası sevmenin derinliğinin ya da büyüklüğünün kriteri değildir her zaman.
Bazılarımız gözyaşını dışarı döker bazılarımız ise içine akıtır. Ve bazen içe dökülen gözyaşı çok daha ağır gelir insana.
Çünkü onun şahitleri yoktur.
Hiçbir mendille silinmez ve hiçbir omuza yaslanmaz.
Kendi içine çöker, orada kök salar.
Belki bir gün şarkı olur bir satır da dökülür.
Belki bir gün şiir olur, bu şekilde dışarı akar.
Sevmenin kanıtı sadece gözyaşı değildir ki.
Giden birinin ardından, kalanın içini sızlatan anıların varlığıdır.
Ve sessiz yaşanır bazı sevgiler.
Tıpkı bir tohumun toprak altında çatlarken çıkardığı o sessiz çığlık gibi.
Tıpkı bir tohumun toprak altında çatlarken çıkardığı o sessiz çığlık gibi.
Ömer Tamdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder