13 Ağustos 2025 Çarşamba

 
Lethe’ye Yürüyüş – Belleğin Gölgesinde: 
Unutma Tanrısına Yürüyen Göçebe Mezarcı - II

Yürüyordu göçebe mezarcı, yine göç yollarının engebeli ve tozlu patikalarında. Ardında bıraktığı tanrıların yankısını hissediyordu — ama sesleri gelmiyordu. Sırtına vuran sessizlikti belki de o yankı. Ya da silinmekte olan çığlıkların hatırasıydı:
"Unutma bizi... Hatırla!"
diye haykırıyorlardı sanki, zamanın boşluğunda.

Ve bir nehrin kıyısına vardı. Sessizce, usul usul akan bir nehir. Ne köpürüyor, ne çağlıyordu.
Fakat o dinginliğin içinde bile bir sükûnet yoktu — çünkü içsel bir çalkantının dışa vurulmayan hâliydi Lethe.
Unutma nehri.

Suyunu içen her şeyi unuturdu. Hatıralar silinir, izler yok olurdu.
Lethe, geçmişi karartarak ileriyi aydınlattığını vaad eden bir nehir gibiydi.
Ama susamıştı göçebe mezarcı.
Yine de unutmak istemedi.
Unutmak, geçmişin mezarlarına beton dökmek olurdu. Oysa o, sadece toprak örtmek istiyordu üzerine. Ve o toprağın hangi bitkiyi, hangi ağacı büyüteceğine kendisi karar vermek istiyordu.

Vedalaşmak değil arzusu; geçmişiyle arasına mesafe koymaktı.
Unutmak değil, hatırlamamak…
Gerektiğinde, zamanı geldiğinde, dönüp bakmamayı seçmekti.

Lethe ile anlaştılar.
Bir ant içmediler.
Sadece sustular.
Avuçlarını suya daldırdı göçebe mezarcı.

Ve tekrar yola koyulurken —
Suyu içip içmediğini
Hatırlamadı.

Sadece bakıştılar Lethe ile.

Not: Bu anlatıda geçen Lethe, mitolojideki klasik unutma nehri olmaktan çıkarak, anlamın göç yollarında bana yoldaşlık eden bir varlığa dönüşmüştür.
Artık o, unutmanın değil; hatırlamamak hakkını insana bahşeden bir Tanrı’dır.

Ömer Tamdoğan 






Hiç yorum yok:

Aforizmalarım – Kısa Cümlelerin Uzun Yankıları - I "Hareketsiz duran her şey çürür, kokuşur.  Cevapların harap ülkesinde anlam, ne kada...